6 Ağustos 2010 Cuma

Belki alzheimer olursam..

Sabah saat 10 sularında ancak uyanabilmiştik. Geç kalmışlığın verdiği dayanılmaz hafiflikle elime geçen tası tarağı toplayıp bir çantaya attığımı ve evden çıktığımı hatırlıyorum. Oysaki kuaför randevum 11'de idi. Yanımda o zamanımın kankası, şimdinin tanımdağım insanı bir arkadaşım. Koştur koştur gittik, sanki yetişmemiz gereken birşey yokmuş gibi "biz geldiiik" diye daldık içeri. Ne o dizilerdeki gibi saç baş provası, ne de başka bir zırva. Gittim oturdum koltuğa. "Nasıl birşey yapalım" dedi, dedim "valla yap bişey işte geç kalıyoruz". o da kendini bizim rahatlığımıza kaptırdı ağzında sigara sardı saçlarımı, biri makyajımı yaptı. son rötuşlar giyinmece etmece.. hop hazırım. ne kadar kompleksizdim. O'nu aradım, ulaşamadım. Sonra yine aradım ulaştım. Araba beni aşağıda bekliyormuş... Çıktım kuaförden eteklerimi topladım seke seke araba aradım. Araba yoktu! aman tanrım! Beni gören "araba orda" diye yandaki bir sokağı işaret ediyordu. Daldım sokağa. Yanımda o zamanın kankası. Canım benim, benimle uğraşmaktan saçına bir fön bile çektirmemişti o gün. Gittik atladık arabaya, "O nerede" dedim, direksiyondaki "valla bende bilmiyorum" dedi, nasıl yani deyip onu son bıraktığımız yere gittik. O da rahat rahat hazırlanıyordu. Hatta giyinmemişti bile. Gittik eve, giyindi... Bu arada fellik fellik bizi telefonla arıyorlar.. "hadi gelmiyormusunuz", "gelmiş olmanız lazımdı", "sırada bekleyenler var gecikirseniz iptal olacak" diyorlar...

Yetiştik, herkesin ümidini yitirdiği anda herhalde.

Telaştan çiçeği unutmuştuk. Direksiyondaki "ben hallederim" dedi gitti, önce stüdyoya gitmemiz lazımdı, yine aradılar "hadi gelmiyormusunuz neler oluyor" diye, bizde stüdyoyu salladık oraya gittik.

Doğruca salona daldık. Yerlerimizi aldık. Herkesin suratı şaşkın. Güleni, dalga geçeni..

Ben hademe kıyafetli zebaniye odaklanmışken koptu olay, sorular geldi. Bildiğim şeyleri unutmuş gibiydim. O, pişkin pişkin gülüyordu. Oturanlar arasından bazıları bir takım gazlar veriyordu.

Sonra ben ne olduğunu tam idrak edememişken "evet" dedim, ne diyecektim ya. Hep "evet"ti, herşey evet içindi, çok şey evetti.. O'da aceleyle "evet" dedi, sonra utanmadan ayağıma bastı. O kadar şaşkın o kadar yorulmuş ve dağılmıştım ki en ulvi görevlerimden birini pas geçmiştim. Herkes koptu salonda.

Sonra en ön sırada oturan 2 kadın ağladı.

Sonra sarılıştık, öpüştük.

Ve "biz" olduk bir kağıt üzerinde...

Evet oğlum, hani dedim ileride alzheimer falan olursam bu dehşet anımızı paylaşamayabilirim. 6 yıl önce bugün "biz" olduk, sonra sen oldun aile olduk.

Geçip giden zamanı düşününce...

Neler geldi neler geçti. Nelere gülüp ağladık, nelerin kavgasını yaptık. Ne güzel şeyler kattık bize; misal Sen'i..

Sizi çok seviyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder