5 Şubat 2011 Cumartesi

aktif

Ofiste sabahlamalı, koltuk tepelerinde tünemeli, mercansız, sevimsiz, tek renk bir haftanın ardından elimde önceden oluşturulmuş 'haftasonu neler yapılabilir' listesi olması gerektiğini düşündüm. 

Yatmalı mı, oyun mu oynamalı, gezmeli mi ne yapmalı valla bilmiyorum. Salonda bir köşede 4 kitabın üst üste durduğunu farkettim. Son bir ayda kitap alma konusunda haddimi aşmışım sanırım, kiminin ilk bölümü, kiminin ilk 20-30 sayfası kiminin önsözünü anca okumuşumdur. Şimdi bu postu gönderdikten sonra gözümü kapatıp elimi atacağım ilk şanslı kitabı sonuna kadar okuyup bitirmek üzere akşam açmayı unuttuğum şarabımı açıp and içeceğim.

Şimdi bu postu, uzun zamandır yazamamama istinaden yine; mercüyü 1 gece görmezsem nasıl özlediğimle, modellik yapan yabancı uyruklu kızların pislikleriyle, insanın evrimiyle ve manipulasyon yöntemiyle çocuğa nasıl sap ot yedirtebileceğimizle ilgili şeyler yazacaktım. Ama seçemediğim gibi hepsini sırasıyla yazma sabrını kendimde görmüyorum. Zira bütün hafta ayrı kalmışlığımızın acısını oğlum bugün ziyadesiyle çıkarttı. Öğle uykusu uyumadı ve sabah kahvaltısından beri sürekli birlikteyiz. Sabahtan bu yana oyun, temizlik, alışveriş, resim, okuma, tıkınma ve kaşınma gibi bir sürü eylemi birlikte yapıyoruz. Minnak bir kene olan oğlumun büyüdükçe bana bu kadar bağlanmasına hem seviniyorum hem üzülüyorum... Sabahtan beri kolumda bacağımda yapışık oğlum...


Neyse... Sabah fazladan 1 saat uyumama izin veren miki, odasında kendi kendine bir iş yapmış. Gururla, heyecanla çağırdı beni, odasına indik. "Annee baaaağk" diye parmağıyla gösterirken hem mutluydu hem  tedirgin! Ne derdim acaba, kızarmıydım tek başına makas kullanmasına, duvara pritle kağıt yapıştırmasına..? Bi kızardı, bi utandı...

Hayır, makası (küçük kendi makası gerçi ama olsun) onun mıntıkasında unutan benim. Duvara birşeyler yapıştırmayı öğreten de.... Bu bağlamda kızsam, "anne karaktersizsin" der çocuk.

Hem nasıl kızayım. Gözlerim doldu. Önce çizmiş kartona, sonra kesmeye çalışmış, ama keserken objeler deformasyona uğramış, fakat yılmamış oğlum, 'fon yapayım' diye düşünmüş de resim defterinden bir sayfa yırtmayı akıl etmiş. Onları pritle yapıştırmış oraya. Sonra kağıda da duvara...

İnsan nasıl kızar k?



Dakikalarce kafasını öptüm, sanki beynini öper gibi?!?...





2 yorum:

  1. Yooo, kızılmaz caanım arkadaşım.. haklısın.. epeyce uğraşmış, düşünmüş, akletmiş, hesap etmiş.. ben severim böyle şeyleri, zaten kendi odasına istediği gibi yapıştırsın gocunmam..

    YanıtlaSil
  2. valla bende hiç karışmamaya çalıştım. hatta 1.5 yaşındayken elinde turuncu mum boya bütün koridordan geçip salona dalmış duvarlarda bi boy çizgi vardı ama yinede gıkımı çıkarmadım

    YanıtlaSil