6 Temmuz 2012 Cuma

"Hayır" deyip duran annenin içindeki fırtınalar


Araba (akülü) istiyor, "hayır" diyorum; boyun uzadı zaten sığmayacaksın yakında onların içine. 

Silah istiyor (okuldaki mikrop çocuklar!), "hayır" diyorum; "sana defalarca anlattım oğlum, silahtan oyuncak olmaz. silah öldürmeye yarar. böyle kötü birşeyden oyuncak olur mu?"

Kaykay istiyor, "hayır" diyorum; henüz küçüksün.

Cüzdan istiyor, "hayır" diyorum; kumbaran var, cüzdanı ne yapacaksın? büyüyünce…


Bir reklamda görüyor, bir mağazada, vs. görüyor istiyor bazen. Ama şımarıklık olsun diye değil, aslında "hayır" diyeceğimi bile bile istiyor. Şansını denemek için, "hayır" derkenki vurgumdan, almamak konusundaki içsel sebeplerim ve samimiyetimden emin olmak için.

Şımarıklık olsun diye istemiyor ya, her "hayır" deyişimde ve nedenini üşenmeden bir kez daha açıkladığımda "anladın mı annem" diyorum, "biliyorum, anladım" diyor. Hani böyle boynunu büküp, kaşlarını süzüp duvarın dibine çömelecekmiş gibi geliyor. Ama öyle yapmıyor, kâh istediği şeyi unutup geçiyor, kâh "seni seviyorum" diyor beklenmedik bir şekilde.

Hep sahip olduklarının fazlalığından, veya istediği hemen hemen herşeye sahip, şanslı bir çocuk olduğundan; mutlu bir ailesi, kendine ait bir odası, eşyaları, arkadaşları olduğu için; özellikle sağlıklı olduğumuz için de çok çok şanslı olduğumuzdan ve bunların ötesinde fazlasını istemenin açgözlülük olduğundan bahsederim. Küçüklüğümüzde bizlere sunulanlardan daha iyilerinin (maddesel anlamda değil, içerik/nitelik veya tercihlere bağlılığı açısından) ona sunulduğu anlatır dururum. Ben anlatırım, o 5 yaşın leylalığıyla yarısından azını belki tam olarak işitir. Ama kulağı âşinadır, bilirim.

Bugüne kadar her istediğini almamış olmamıza rağmen, sağdan soldan gelen, eşin dostun getirdikleriyle gereğinden fazla oyuncağı var Mercan'ın. Ama mesela abidik gubidik oyuncakları yok. Hani reklamlarda dönen, günübirlik eğlencelik oyuncaklardan yok mesela. Araba, robot, hayvanlar ve özellikle dinozorlar gibi bireysel anlamda farklı oyunlara figüranlık edebilecek oyuncakları var. Ve yaş/ilgi alanı denkleminden geriye kalan, oynanmayanları hep çevreye sunmaya özen gösterdik. Ama yine fazlalar, orası ayrı…

Bu hayır demelerin benim canımı ne kadar yaktığını düşündüm dün. "Hayır" diye kestirip atmamama rağmen, onu geri çevirmiş olmanın kekremsi tadı kalıyor ağzımda.

Sanki büyüyünce bu "hayır"ların acısını bir bir çıkaracak, asileşecek, "birgün de bana evet demediniz üleyn" diyecekmiş gibi geliyor. Kalbimi kıracak, intikamını alacak "hayır" denen yılların..

Yok canım.. dimi? Abartıyorumdur kesin.. Bari istemese keşke.. üzülüyorum.

3 yorum:

  1. Net bir "hayır", her zaman kararsızlıktan ya da tutarsızlıktan daha iyidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bıçak gibi net yorumunu gırtlağımda hissettim yeminle ya yutkundum falan..

      evet öyle ama işte içi burkuluyor insanın...

      Sil
  2. Aynen benim duygularımı ifade etmişsin.Biz elimizden geldiğince anlamlı hayırlar ifade etmetye çalışıyoruz.Bizede çok hayırlar denildi biz hiç hayırların intikamını almak istemedik.Biz çocuklarımızı sevgiyle yetiştirirsek inşallah yaşamayız böyle şeyler diye düşünüyorum

    YanıtlaSil