11 Ocak 2007 Perşembe

Yuvaya dönüş



1 hafta süren tatiller, yada haftasonu gezileri bile insana evini, mutfağını, başka zaman olsa nefret ettiği ve uzun zamandır değiştirmeyi umduğu eşyalarını nasıl özletirsen... Öyel birşey işte.

Kapıya zorlukla ve burnun tüterekten koşar, anahtarlı güçlükle münasip bir yere sokar ve içeri girersin! Geçtiğimiz yaz tatil dönüşü bana olduğu gibi. Halısını kapısını öpesim gelmişti.

Ev güzeldir.

Yuva, sıcak, korunaklı, kutsal ve hoş kokulu bir yerdir. Güzel yemekler, lüzumsuz kurabiye ve kekler pişer. Kahvehane gibi duman altı olmuşken bile son derece mis kokuludur ev.

Bu sabah tam da "miyavlayan bir şelale yok, yat biraz daha uyu kızım" derken kapı aniden çaldı ve yerden 1,5 m. havada bir şelale ile burun buruna geldim!

Kociş giderken görmüş onu ve dooooğruca eve.

Aradan tam 1 hafta geçti. İlk 3-4 günü bir kaç oğlan ile kovalaşarak, deliklerde, ağaç tepelerinde hırlamalar ve tıslamalar ile sürdü gitti. Son 2 gündür onu göremiyordum ve artık döneceğine dair ümitlerim tükenmişti.

Ki..

Açlıktan nevri dönmüş, soğuktan donmuş, sesi kısılmış zavallı kızım şu an koltuğun tepesinde en sevdiği polar battaniye ile bir bütün olmuş halde mışıl mışıl uyuyor.

Akşam onu veterinerine götüreceğiz ve belki (sanmıyorum) bizi neyin beklediğini, hatta kızımın neyi beklediğini öğreneceğiz. Henüz anne olamadan anneanne olmak fikri biraz uçuk geliyor.

Üvey de olsa.. O da benim kızım. Ve burası onun evi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder