27 Haziran 2007 Çarşamba

Dönülmez akşamın ufkundayız

Akşamlar sabahlar birbirine girdi biraz ama...

Artık yorulmaya başladım. Hergün kendime ait en fazla 1 saatim, hadi taş çatlasığn 2 saatim oluyor. Bu iki saatte günlük olağan işler mi yapılmalı, yan yatıp kalıbı mı dinlendirmeli, kafayı dağıtmak amaçlı faliyetlerde mi bulunulmalı hala karar veremedim. "Hergün birini yapayım" da olmuyor hani. Gayet insancıl ihtiyaçlarımı karşılamak için Mercan'ın uyumasını beklemek zorunda oluşumu özellikle belirtmiyorum. Sanırım açık ve net canlandırılabiliyordur olay anı...

Şu an uyuyor Mercan.. Ve uykuya daldığında düşünüyorum; "ne kadar masum, dünyadan bir haber, kucağına almasan yapayalnız. Ağladığında ilgilenmesen çaresiz. Uyudu işte! 1-2 saatlik ilgilenme sonucu rahatladı ve uyudu yine. Ne var sızlanacak. Bebek bu! Ağlayacak, ilgi isteyecek... Hadi! O uyanana kadar serbestsin, istediğini yap."


Ama uyku açığım var uyumak istiyorum, hava öylesine sıcak ki koltukla bir bütün olamıyorum, 10.000 bakımına girmem lazım, vücut isyanlarda.

Enerjim kalmamış.

Düşecekken tuttunduğum dalı bırakmak ister oluyorum bazı akşamlar. Ellerimden oluk oluk kanlar akıyor. Canım yanıyor. Bırak, düş, geber! diye düşünüyorum. Ölüp rahat rahat dinlen!

?

Mercan miyavlamaya başlıyor, bırakmaktan vazgeçiyorum. Tekrar tutunup asılmaya devam. Neyseki Mercan'ın babası var. Arada bir elimi değiştiriyorum.

Televizyon izler oldum doğumdan sonra. Yaralarıma tuz basmak ister gibi. Herkes ne kadar güzel, formda, bakımlı, gözlerinin içi gülüyor başka zaman olsa maymun olarak nitelendirdiğim insanların. Ne kadar özenilecek birer obje halini aldı o objeler benim için.

Su gibi geliyor hayatımın 1 sene öncesi.

Hafif, rahat. Güzel şarkılar, güzel yemekler ve çoğu zaman şikayetçi olunan birçok şey. Hepsi ne güzelmiş.

Tüm laf anlamayan, aklı kıt müşteilerim.

Canlarım!

Eğlencesine kavga çıkarmak evde. Bir küsüp bir barışmak. Evcilik oyunu.

"Bugün ne yapsak" diye yatakta saatlerce düşünülerek öldürülebilen haftasonları

Mercan beni başında asker etmeyecek kadar büyüyene dek hepsine elveda. Hatta bazılarına belki ebediyen elveda.

Çoğu şeyin eskisi gibi olmayacağı söylemi lafın gelişi söylenen bir şey değil. Gerçekten olamayacaklar.

Çocuğun ne demek olduğunu her tuvalete girdiğimde anlıyorum. Veya tam yemek yiyecekken. Bazen zar zor kafamı koyduğum yastığı düzeltirken.

Hayatta yapılabilecek daha bir çok şey varken bir çocuk yapmak, herşeyin bittiğine inanıldığında yapılacak sosyal bir aktivite olmalı. Sosyallikten bıkıp asosyalliğin tadına bakmak istemek.

Herşeye rağmen...

Mercan hızla büyüyor. Yanında değilken bile seslendiğimde anlık da olsa sesini kesip dinliyor. Gıdıklanmak kıvamına gelemese de ayaklarına ve koltuk altına yapılan işkencelere tepki verebiliyor.

O büyürken ben zaman zaman küçüldüğümü hissediyorum. Gün içindeki performansına paralel akşam saatlerinde etrafına boş boş bakan biri haline geliyorum. Camdan bakmaya kalksa aşağı düşecek kadar sersem, kafasını kaldırıma koysa aylarca uyuyacak kadar yorgun.

Dedim ya;

Yoruldum.



Tıkır eder çarkım
Cotank diye vurur başım
Ben bilmezmiydim hardalla kremayı karıştırmayı
Edemedim kaşlarımı almayı
Ah dedim fışkırım yaşım

Lımbırdar göbeğim
Ne eder benim garip kedim
İsterdim dondurma ile beyti sarma yemeyi
Olamadı, bu kilolar çok canımı sıktı
Ah dedim, kayısı yer; su içerim



9 yorum:

  1. Su anda Dante mıykladı ve emziriyorum tek gozum onda, tek gozum seni okumada, tek elimle onu tutuyorum, tek elimle yaziyorum...ve ne kadar benzer hormonlar salgilayip ne kadar benzer seyler icinde oldugumuza sasiyorum...anladim ben seni...tutun o dala, birakma...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Derya,
    Sürekli bize bağımlı bir canlıya sürekli ilgi göstermek yorabiliyor. Zaman zaman aile büyüklerine ya da yakın arkadaşlara emanet ederek Mercan'ı küçük kaçamaklar yapabilirsin. Kendine zaman ayırabilmen için dışardan yardıma ihtiyacın var, anneanne ve babaanneler özellikle bu zamanlar için varlar:))) Düşün derim:))

    Bir de kişisel tavsiyem, Mercan'a bakmak dışında hiç bir işi üstlenme. Ev işlerini, en ufağını bile başkalarına satmaya çalış:) Yakınlar mı yardım eder yoksa bir yardımcı bayan mı gelir bilemiyorum ama her türlü ev işinden uzak durursan eğer Mercan uyuduğu zamanları sadece kendine ayırabilirsin belki.

    Bir de çok bunaldığın zamanlarda profesyonel yardım almaktan çekinme. Bir uzmanla konuşana kadar ne kadar ağır bir yük yüklenmiş olduğunu anlayamıyor insan.

    Kolay gelsin canım.

    YanıtlaSil
  3. Dayan canım, geçecek ...

    YanıtlaSil
  4. Selam,blogunuzu bir muddettir takip ediyorum. Alah anali babali buyutsun. benim de 4 yasinda bir oglum var. Normal dogum yaptim ve ilk andan itibaren de kendim baktim. İnan bana yorgunluk, uykusuzluk oyle tanidik ki. 18 ay emzirdim gece min 7.8 kez kalkardi oglum. ertesi gun iste uyuklardim. ama en azndan iste dinlenirdim.:) Sabret bu aralar en cok duydugun sey olmali ama geciyor. bebis 2-3 aylik olunca uyku saatleri duzene giriyor. sen de onun temposuna alisiyorsun tabiki. Sevgiler,
    Aslihan

    YanıtlaSil
  5. Dayan derya,bende dayanmaya çalışıyorum...
    Ne kadar güzel ne kadar zor,tarifsiz bir durum işte:)
    Umarım yeni hayatımızda eskisi kadar güzel olucak sadece alışmak gerek:)

    YanıtlaSil
  6. E, ne diyeyim Derya... Doğum sonrasında yaşananlar, isyanlar ancak bu kadar güzel ifade edilir. Benim dilim - elim beynimdekileri bu kadar güzel ifade edemezdi... Kalemine sağlık... :)

    Ben de genel olarak aynı ruh hali içindeyim. Ama dün gittiğim bir düğünde anladım, keza kızım için süt sağdım ve kendilerini anneannesine bıraktım...
    Onunla geçen zaman ne kadar yorucu olursa olsun, onsuz geçen her saniye özlem dolu oluyor...

    YanıtlaSil
  7. Neyse ki yalnız değilmişşim.. son zamanlarda her blogta aynı duyguklar aynı mısralar.. benim içimde de aynıları..:)
    Zamanla oturacak inan.. yani öyle olduğunu son günlerde görmeye başladım ..
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Derya (ve diger taze anneler),
    Degisiklik bir sure sonra degisiklik gibi gelmiyor. Artik alisiyorsunuz mu diyeyim, o uykusuzluk yorgunluk donemi gecip bebisleriniz interaktif olmaya baslayinca herseyi unutuyor musunuz diyeyim, boyle boyle belli bir sure sonra sanki hep cocukluymussunuz gibi gelmeye basliyor.
    Simdi yedir icir *csin pozisyonunda tek tarafli bir veris soz konusu. Ozellikle gulmeler, oynamalar, yeni marifetler yani alisveris baslayinca tamamen farkli bakacaksiniz. Her an yeni bir marifetini bekliyor olacaksiniz. Her zaman iyi bir marifet olmayabilir tabi bu ama karsinizda size cevap veren bir insan oldugunun idrakina varinca duygular dusunceler tamamen degisecek. Sadece sorumluluklari ve zor anlari dusunmeyeceksiniz. Boynunuza sarildigi ani, anne dedigi ani, sizi optugu ani vs yasadikca hep o anlari dusunup, arkadaslariniza anlatip blogunuzda paylasacaksiniz.
    Aslinda bu da bir degisim sayilir degil mi? Annelik babalik sabir isi. Bu bir degisimse, cok guzel olan ve de gittikce daha da guzellesen, size cok sey katan bir degisim. Firsatini buldukca bol bol dinlenmeye bakin. Bu minik hallerinin tadini cikarmaya bakin. Agzim gozum derken 2-5-10 yasina geliyor veletler.

    YanıtlaSil
  9. işte tam da bu yüzden cennetin nasıl anne taifesinin ayakları altına serilmiş olduğunu anlayabiliyoruz... islamiyet tanrıları tarafından...

    sen bu kadar özveri göster, ileride de tanımasın gitsin elin kızının koynunda yatsın olacak iş değil... :)

    annem öyle der abilerim için, büyüttüm besledim, tam meyvesini toplayacaktım... elin kızı geldi aldı, benim yaptıklarımla pazar tezgahı açtı :) o derece yani...:)

    YanıtlaSil