12 Ağustos 2008 Salı

Nerelerde miyim yine?

Yorgunluk, bıkkınlık, koşuşturma, telaş ve neticesinde büyük özlem ve kayıp hissiyatlarının pençesiydeyim.

3 haftadır ne olduğunu anlamadan enteresan bir kaosun ortasında debelenip duruyorum. İş...
"İş olsunda..." deriz biz bizim İstanbul'da, çünkü işsizlik sorunu vardır, insan işi olduğuna şükür etmeli falan. Hamdolsun. Da; yine biz Türklere has "amaaan hallederiz" halleri yüzünden (ben demem asla) iş döner dolaşır şemsiye misali açılır münasip yerlerimizde. Zira yine böyle oldu. Ama problem bendemidir benim dışımda kalan kesimde mi bilinmez, haricimde kimse kendini kesinlikle kasmıyor ve ben deli danalar gibi sağa sola koşup kafamı yorup duruyorum, niye bunu yapıyorum bilmiyorum. Erken saatlerde oğluma veda edip, muhtemelen o uyuduğunda kapsama alanına giriyorum. İşte işin en yıkıcı yanı bu. 2 haftadır sadece pazar günlerimi ona verebildim. Ama kendimi ona ve evin işlerine vermeye çalıştığım için tabiki tatmin olamadım.

Yani yorgun, bıkkın, sıkkın hasret yüklüyüm.

Kreşten gelen Mercan'ı babası karşılıyor, birlikte yemek yiyip, sahile yürüyüşe çıkıyorlar. Onlara ölesiye özeniyorum. Mükemmel veya mükemmele yakın bir baba-oğul ilişkileri oluşmaya başladı. Bu oluşumda mükemmel olamayan bendenizin rolü yok. Değil yardımcı oyuncu, figüran bile olamadığım fikrindeyim. Üzülüyorum.. Kaçırdığım için. İçim rahat.. Babası ile mutlu oldukları için.

Bu arada Mercan artık net bir şekilde "anne-baba" diyor. Ama ihtiyacı olduğunda yada bir kabahat işlediğinde. Buna da şükür, cismimi hepten unutmadı yani.

Oğlumu görürsem yeni fotoğraflarını çekip ekleyeceğim :( Bu yazın 2. saç traşını oldu oğlum, hatta ensesinde bir küçük de kuyruk bıraktık :)) fırlamacığım.

Seni çok seviyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder