29 Ekim 2008 Çarşamba

Bu-gün-lük

Bugünlük burası günlük olsun..

Eskiden vardı günlüklerim, arasında birsürü ıvır zıvırın, notun, biletin, çiçeğin böceğin yer aldığı.. Mevcut cildinde sanki 2-3 defter barındırıyormuş izlenimi veren... Sonra attım onu, keşke saklasaymışım. Beni ben edenler değilmiydi içindekiler, neden yok ettim bilmiyorum.

Sonra senin geleceğini öğrendiğimde bir defter aldım, günlük tutmak için.. bir süre ciddi anlamda yazdım da.. Sonra burayı keşfettim oğlum. Blogspotu. Hatta 2 gün öncesine kadar Türk kullanıcılara engellenen dün itibari ile nihayet yeniden erişimimize izin verilen blospotu. Burada yazmak daha kolay geldi. Yazdığım yazıya fotoğraflar iliştirebiliyordum, pratikti. Hem paylaşma imkanım vardı. İnsanın yaşadıklarını paylaşmak istemesi sakınılır normal bir günlükte ama burada bir hoşluk vardı.. Bilmiyorum. Seni beklerken içinde bulunduğum süreçte başka insanlar ile tanışıp birbirimizi okuyup kendimizle bağdaştırmak, paylaşmak güzeldi. 

17 ay 3 hafta 1 günlük bir adamsın. Az kaldı kocamaaan 1,5 olacaksın.

Bugün 29 Ekim. Cumhuriyetin 85. yılını kutluyoruz. Bu akşam tüm ülkede, çeşitli merkezlerde törenler ve kutlamalar yapılacak. Bugün çoğu insan için tatil olmasına karşın senin anan yine çalışıyor. Çalışmaya çalıyor. Aklında Sen. Hava güzel, babanla konuştum 1-2 saat önce, öğle uykundan sonra parka gideceksiniz. Parkta oyun oynayacaksın sen. Çocuk gibi. Evet zaten çocuksun da bir kaç ay öncesine kadar parka gittiğimizde yaptığın tek şey salıncakta sallanmak isteğindi. Şimdi kaydırakların en tepesine çıkmaya çalışıyor, defalar kayıp çıkıyorsun. Genelde ben kaydırağın tepesinde baban ise sonunda oluyordu, ben seni bırakıyorum o inişi gerçekleştiriyor.. Bugünlük daha küçük bir kaydıraktan kendi imkanlarınla kayacaksın. Kendinden büyük çocukların peşinden koşup salça olacaksın ve onlara anlamsız hatta ürkütücü geleceksin. Çocuklarla çocuk gibi oynamayan sadece ebeveynleri ile vakit geçiren çocuklar yanlarına başka çocuklar geldiklerinde tedirgin olabiliyorlar  biraz. Sen kreşe başladığından beri bunu aştın, her çocuk kanka, her oyun bilindik senin için. Nasıl mutlu oluyorum bilemezsin :)

Şimdi birde yeni fantezisi var ananın. Montessori Eğitimi... Henüz mühim icraatlarımız yok ancak yapabileceğinin farkında olmama rağmemize rağmen o işi senin halletmeni bekleyeme karar verdik mesela. Küçüksün müçüksün ama adamsın. Yetişen bir insan. Neden sen kabiliyetsiz beyinsiz bir yaratıkmışsın gibi istediğini eline verelim, dağıttığını toplayalım, yavaş uyguluyorsun diye çarçabuk görevi sonlandıralım ki. Anlatıyoruz, gösteriyoruz.. gerisi senin işin ve başarıyorsunda. Annen bir gruba üye oldu Montessori Eğitimi ile ilgili ve haftalık belirlenen aktiviteler doğrultusonda seninle çalışmalar yapacak bundan sonra. Seninle yeniden büyüyeceğim, sende anneciğim sağlıklı bir şekilde yetiştirilmeye elverişli küçük birey olarak yerini alacaksın toplumda.

Sabah ne güzel uyuyordun babacığının yanında. Gece yorgunu oğlum. Ateşlendin biraz, ama düşürmemiz uzun sürmedi neyseki. Dişsel sancıların. Bir bitsede kurtulsak diyorum ama biliyorum ki gün gelecek o dişler düşüp yerlerine yenilerinin geldiği gün çıkacak karşıma. Yarın gibi yakındır... Bu yüzden isyan etmiyorum hiç. Zaten hergün yeni bir olay yaratıyorsun güldürüp duruyorsun beni, unutup gidiyorum o sızlanmaları. 

Son 2 haftadır inanılmaz hızlı düşünür-uygular oldun. Enteresan şeyler yapıyorsun bazen, her söyleneni kavrıyorsun, kendince çözümler getiriyorsun. 

Güzel yavruşum, dün akşam atına bindin bir süre.. dıgıdık dıgıdık sallandın sonra o karizmatik inişini gerçekleştirdin. "Oğlum hani sev atını cici de" dedim, okşadın kafasını, kafanı eğip o "hanimiş" bakışını attın, sonra gittin... Bir baktım elinde emzik atın ağzına vermeye çalışıyorsun :))

Dağıttığın herşeyi topluyorsun muntazam bir şekilde. Öyle alışmışım ki küpelerimi kolyelerimi saçma yerlerden toplamaya, geçen akşam kutusunun içine bir bir koyduğunda onları ve sonra kapağını kapatıp "anneee" dediğinde almam için yine içim burkuldu.

Büyüyor oğlum...

Büyüdükçe daha arkadaş olduk seninle. Şimdi birşey diyeceğim bunu ancak bir çocuğun olduğunda anlayacaksın. 

Daha çok sevmeye başladım seni, daha aklımdasın, daha çok burnumdasın, daha çok kulaklarımda... Kendini ifade etmeyi becerdikçe sen daha çok aşık oluyorum. Önceden öpmeye doyamazdım dudaklarımı gömerdim yanaklarına, şimdi öpmeye kıyamıyorum. Yanaklarını avuçlayıp öylece kalakalıyorum, gözlerim dolu dolu bakıyorum "annem" diyen gözlerine.

Benim oğlum.

Evet benim oğlum.. Çocukluğumda hep yaptığım şeydi "bundan 10 sene sonra nerede ne yapıyor olacağım acaba, şu yaşa geldiğimde nerede olacağım acaba, 2000 (tabi ben çocukken 2000 yılı uzay çağı demekti, amerikan filmlerinden edindiğimiz bilgilerce uçan taksiler, kaos içinde bir dünya, hatta alt dünya üst dünya diye kavramlar falan olacaktı) yılında nerede olacağım acaba"..

Yıl 2008, uçan kaçan taksiler yok, yiyip bitirmek üzere olduğumuz, kaynak tükettiğimiz hatta bugün haberlerden edindiğim tahminsel bilgiye göre 2030 yılında kaynak temin etmek için 2 gezegene daha ihtiyaç duyacağımız bir yerdeyim. Evlenmişim. 4 yılı da devirmişim, mutluymuşum. Güzel bir hayatım varmış. Aşık olmuşum! Çok sevip evlenmişim, sonra bu karnımdaki çatlaklar..? Yorgunluk, mutluluk, doygunluk, değişik bir kalp atışı. Nasıl. Aman Tanrım!!! Anneyim.

Anne olmuşum. 
Sen gelmişsin hayatıma biriciğim. Başka zamanlar olsa hayatta yapmayacağım şeylerin sebebisin sen, umut veren, soğukta ısıtan, beni her daim ayakta, dik durmaya teşvik eden. Canım, kanımsın..

İyi ki varsın anneciğim, seni çok seviyorum üsümlü kekim benim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder