17 Ocak 2009 Cumartesi


Bu cumartesi evimdeydim. He he:)
Yatıp yuvarlandım, oğluşumla oynadım ve rahatlamaya çalıştım. Omuzlarımda zıplayan, belime tekme atan bir yorgunluk var vücudumda. 

Ve akşam... interneti kişisel ihtiyaçlarım için kullanabilme zamanım. Yupi! Önce mercansal gereksinimler, kitap aradım çok cici kitaplar buldum. Çizmek, boyamak üzere figürler, print etmek için eğitici kartlar aradım. Ayıptır söylemesi uzaktan uzağa sinsi sinsi takip edebildiğim ancak icraata geçiremediğim Montessori Eğitimi konusunda faaliyetlerime başlamış bulunmaktayım. Uyguladıkça, tecrübeleri okudukça veya kendimiz tecrübe ettikçe "evet ben çocuğumun gelişiminde Montessori ilkelerini benimsedim" diyebileceğim. Henüz son derece acemi görüyorum kendimi. 

İşe evimizde küçük değişiklikler yapmakla başladık. Bir önceki postumda belirttiğim gibi Mercan mutfak gereçlerine, yemek pişirme-yedirme olaylarını çok seviyor. 

Genel olarak kızlara yakıştırılan bu faaliyeti benimseme kararı aldım. Oğluma oyuncak bir mutfak gereçleri seti aldım. Küçük kapaklı bir tava, küçük kaşıklar, küçük ekmek sepeti.. Onu adeta mest etti. Hatta söyleyebilirim ki bugüne dek hiçbir oyuncak için bu kadar mutlu olmamıştı ve uzun süre ilgilenmemişti.

Evet oğlumuzun ilgi alanına saygı gösterdik. Sonra saygımızı ve onun ilgisini pekiştirecek şeyi yaptık. Salonda küçük bir mutfak köşesi hazırladık onun için. Yeni bir ekipmana gerek duymadan evimdeki bir sehpa ile kolayca bir köşede tezgahı kurduk ona. 

Bunu 2 gün önce yaptık. Ve şu 2 gün zarfında o sehpanın üzerine konmuş eşyaların dağılması, yer değiştirmesi gibi bir durum kesinlikle söz konusu olmadı. Gün içinde defalarca o sehpanın başında birşeyleri pişirip duruyor. Arasıra kendisi için atıştırmalıkları da o sehpanın üzerine koyuyoruz, suyunu falan... oraya koyduğum hiçbirşey yer değiştirmiyor çok enterasan geldi bana bilmiyorum :) Oyuncakları sınıflandırma işini bir kaç ay önce halletmiştik zaten. Çocuklar düzeni gerçekten seviyorlar. Gruplandırdığım ve dizdiğim oyuncaklarda kendi aralarında karmaşa yaşamadan olması gereken yerlere konuyorlar. Bir araba peluş oyuncakların yanına gitmedi, peluş bir oyuncak tamir takımlarının arasına karışmadı.. Asla!

Son olarak da bu akşam odasını tertipledik biraz. Odası evin girişinde olduğu için mini portmanto olayını da odasına kurduk. Ona sokağa çıkarken almamız ve yapmamız gereken şeylerin bundan sonra burada durması gerektiğiyle ilgili kısa bir açıklama yaptım. Montunu, atkı bere ve eldivenlerini aynı hizada konumlandırdık, montu için onun boy hizasına bir askı monte ettik, küçük bir ayna da yapıştırdık o duvara. Ve ben tüm bunları anlattıktan sonra Mercan bana "ee ne var yani aferin öğrendin..!?&µç~^[“|#«^†µ" falan gibi baktı, eliyle hayret ettiğini belirtti.

Böyle kuru kuru anlattım valla, Mercan fotoğraf makinamızı bozdu, hayal gücümüze jimnastik yapalım!

Geriye düzgün bir çalışma masası almak ve ihtiyaç duyduklarını düzenli şekilde sunmak kaldı. Şimdilik oğlumla bulduğumuz heryerde boya yapıyoruz. Kuruboya biraz bastırması gerektiği için hoşuna çok gitmiyor. Suluboyayı sulu bir olay olduğu için, heryeri boyayabildiği için ve renkleri heryerde her zeminde görebildiği için seviyor. Bende kendini boyamasına izin veriyorum. Ellerimizi boyayıp kağıtlara basıyoruz.

Niye bunları anlattım bilmiyorum. Sanırım bir kaç ay önceki "oğlumu ihmal ediyorum" durumundan sıyrıldığım için...

Canım çiçek çekti şimdi :))

Monitörde arkamdaki dolabın üzerindeki çiçeklerin yansıması var. Önce şebek kedi şelale sonra da 10 kedi gücünde Mercan yüzünden görüş alanıma bir türlü inemeyen çiçekler.

Her sabah taksim meydanındaki çiçekçiçilerin tezgahındaki çok güzel renklerdeki laleler. Laleleri görünce aklıma gelen sümbüller. Sümbülleri çok seven anneannem. Sızlayan burnumun direği.

Tüm sümbüller senin olsun anneanneciğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder