18 Mart 2009 Çarşamba

Bu-günlük..

Mercan çok iyi. İyileşti bebeğim. Kilo kaybetmişti o açığını da kapattı hızla. Nasıl oluyorsa tüm bunlar? Ben anlamadan hasta olmalar, daha gözümün yaşı kurumamışken iyileşmeler, 3 kilo verip 5 kilo almalar...?

Yardımsız yemek yemek istemeler?

Ve asıl bomba. Oğlum artık öpmemi istediğimde beni dudağımdanöpüyor :))) Prenses mi olurum ne olurum bilmiyorum artık. Kreşte Mercan'ın büyük bir hayran kitlesi var. Olmaması imkansızdı zaten. Yakışıklı erkekim benim! 

Ayrıca gece uykusu işini de çözdük. 

Artık yatağına yatıp orada uyuyor. Çok şükür! Birlikte yatıyoruz. Ben onun avucuna daireler çizip küçük bir sandal hikayesi anlatıyorum. Bunu bir çocuk programında görmüştüm sanırım, biryerden aklımda kalmış. Mercan'ın hoşuna gittiği için her gece avucunda küçük bir kayık döne döne ilerliyor. Kayıkta Mercan var, yorulmuş ve uykusu gelmiş. Dalgalarla döne döne evine gidiyor, uyuyor...

Sonra birde masaj seansımız var :) Yaklaşık 7-8 dk'lık bu masaj seansında alnına, gözlerinin altına ve yanaklarına parmaklarımın uçlarıyla pıtı pıtı şeklinde hareketler yapıyorum. Çok hoşuna gidiyor. 3-4 gündür o da bana masaj yapıyordu. Dün akşamda anne ve babasına masaj yaptı. Bu da sıpa masajı oluyoooo :))))

Masaj demek zor geliyor. İlk söylediği kelimelerden birinin 'ayakkabı" olmasına karşın basit çoğu kelimeyi söylemekte zorlanıyor hala. Veya çok kısık sesle söylüyor. Yanlış olabilir belki.. diye düşünüyor sanırım.

Hava dönüyor. Öğleden sonra gökten ne yağar kim bilir. Bahar mevsimini sevmiyorum ya. Karaktersiz, şahsiyetsiz. Bir güneş bir yağmur. Sabah güneşe aldanıp çıktınmı lay lay lom, akşam koşa koşa eve gidiyorsun. Doğru peteklerin üzerine. Soğuktan donan dötü ısıtmaya. Aslında bu havalarda Mercan'la deli gibi gezmek istiyorum. Hatta son 1-2 haftadır işi kırmayı düşünüyorum. Atlattığı hastalıktan sonra daha çok vicdan azabı çekmeye başladım. Ona yeterince anne olamıyorum. Akşam eve ondan sonra girip sabah da muhtemelen ondan önce çıkıyorum. Benim onu karşılamam gereken evde o beni karşılıyor. Teflon tavadaki hayali yemeğini gösteriyor. Bir kamyonun kasasına doldurduğu hayvanları gösteriyor. Çok gezdiriyo o hayvanları ya her gün nerelere götürüyor, hayvan pazarına falan mı acep :))

Bense sürekli biryerlere atlamaya çalışıyorum. Bir basamak daha çıkayım diyorum. Çok çalışıyorum, çok yoruluyorum. Herkesi herşeyi ve heryeri idare edebilmek istiyorum. Edememek büyük bir kusurmuş, ayıplanası bir eksikmiş gibi geliyor. Evimin derli toplu düzenli olmasını istiyorum, mutfak masamın üzerinde her daim atıştırmalık birşeyler hazır olsun istiyorum, ofiste eksik/yarım iş kalmasın istiyorum, ama bakımımdan da geri kalmak istemiyorum. İş verenin veya müşterinin kendini kasmadığı kadar ben kasıyorum. Hepsinin yerine ağlıyorum. Sanki reklam yapmak isteyen firma benim, müşteri kapmaya çalışan ajans benim! Hiçbiri benim değilken, biraz benimsemenin mesleki başarıyı getirebileceği tartışmasızken ben benimsemekten öteye mi geçtim, bunu nasıl ve neden yaptım bilmiyorum.

Müşterilerimi o kadar önemsiyorum ki artık özel hayatlarında problem yaşasalar "Derya çözer" deyip beni arayacaklar. Tuhaf şekilde yakınlaşıyoruz. Çoğu zaman sinirlerimi zıplatsalarda hepsini seviyorum.

Önceki gün gay olduğunu bildiğim bir müşterim ajanstaydı. Yeni hazırladığımız kampanya üzerine konuşuyorduk. Kendilerinden ve hedef kitlelerinden bahsederken birden "bende gayim zaten" dedi ve öyle büyük bir kahkaha attı ki birden bende gülmeye başladım :)) Neden bu kadar güldüğümüz konusunda endişelendim bir ara, acaba dalga mı geçti diye bile düşündüm. Ama o kahkaha buzları öylesine eritti ki toplantı sonrası öpüşüp koklaşıp ayrıldık resmen :)) Hatta hatta o benim müşterimken bende onun müşterisi olacaktım neredeyse. 

Ben böyle sıcak bir gay ile tanışmamıştım. "Ben de gayim zaten" deyip gülenini görmemiştim. Kimliğini haykıranını... Bunu yaparken cümlenin sonuna geldiğinde gözlerimde tepki arayanını görmüştüm. Korkunç gelmişti. Sanki gizli bir örgüte üyeymiş ve bu sırrı öğrendiğim için beni cezalandıracakmış gibi.. Ne gereği var?

Şimdi bir tarlanın ortasında olmak istedim. Rüzgarlı....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder