23 Kasım 2010 Salı

moderen

Dün akşam inanılmaz güzel bir akşamdı.

Herşey yine bendenizin küçük yalanıyla başladı;
- televizyon arızalı hayatım (silinmiş bir kanalın karanlık arıza mesajlı ekranını göstererek) üzgünüm, olsun müzik dinler sohbet ederiz (ben10 izleyecek ardından da 'hayvanat bahçesi' diye tabir ettiği belgesellere dalacak çünkü) 
dedim..

Ve Mercan oğlum, kesinlikle itiraz etmeden, isyan bayraklarını açmadan kabul etti bunu. Sonra gururunu okşadım "hadi gel oğlumla mum ışığında şöyle güzel bir yemek yiyelim" dedim.

- nee mummu yakçaas?

azalttık yemek masasının ışığını, yaktık mumlarımızı, güzel güzel aldık önümüze nevaleyi ve küçük laci bir audiyi...

yemeğimizi yedik (daha doğrusu o yedi, ben şarap içtim ve kocimi bekledim yemek için), bugün kreşte yaptıklarından, önceki hafta ne kadar eğlendiğimizden, bir daha ne zaman böyle dolu dolu vakit geçirebileceğimizden konuştuk. sonra itiraf görünümlü 'iş olsu' tarzından bir konu açtı Mercan.. 

- "anneee, ben zaten benteni sevmiyoyum, hep kavga ediyolar. dimiii?"
- evet oğlum, sen seyrediyorsun, seviyorsun diye izlemene izin veriyorum ama aslında bende hiç sevmiyorum onu. hep kavga dövüş, gerçek olmayan yaratıklar falan...
- evet. canavay olmaz dimi annee..
- yok bebeğim yaa.. ancak çizgifilm ve bizlerin izlediği anne baba filmlerinde... sen hiç markette alışveriş yapan bir canavar gördün mü?

gülüşüyoruz. sonra dökülüyor Mercan...

- annee, ben bugün okulda ağladım
- niye bebeğim
- çünkü ben seni istedim (dudaklarını bükerek)
- kıyamam. bizim işe senin de okula gitmen gerekiyordu ama. akşam oldu evimizde buluştuk işte..
- olsun ben ağladım annemi istiyorum dedim.
- ağlama, yakışmaz sana
- abiyim dimi ben
- evet :)

ilerleyen saatlerde, Mercan ile yeşil kartondan bir bukalemun yaptık, oyuncaklarını düzenledik, dans ettik.

mehmet ile yemek yerken de, o salonun ortasında dans etti.

hem de modern dans dedikleri, benim gerçekten anlamadığım, uçmalı kaçmalı, sağa sola savrulmalı, kendini yere göğe atıp, yerde kıvranmalı falan..

hem de pink floyd dinlerken

her şarkının ilk bir kaç saniyesinde hareketsiz bekledi, tınıyı alınca başladı coşmaya.

modern dans yaptı oğlum.

ben modern modern oturuyoruz çocuğum bak, mum, şarap, kuru börülceli salata, falafel falan... gitar çal bize derken, o bunu seçti.

hiç heves ettiğim bir şey olmamasına rağmen hoşuma gitti. esnek, kıvrak bir vücudu var. ve doğası itibari ile hiç 'dayı' bir çocuk olmadı. 

yani dün akşam oğlumun içinden gelen birşeyi daha farketmiş oldum.

mum ışığında oturmayı özlemişim meğer, huzur buldum

ve karar verdim. 

televizyon her akşam bozulacak!


2 yorum:

  1. öyle keyifli anlatmışsınız ki yaşadığınız huzuru inanın hissettim:)
    sevgi dolu öpücükler

    YanıtlaSil
  2. zeynep~ anlaşılabilmek ne güzel şey :) işte öyle keyifliydi...

    anın tadına varmak için sadelik gerekli.

    sevgiler...

    YanıtlaSil