13 Aralık 2011 Salı

Yavşaklık Senfonisi





Anlamaya çalışmak zordur bazen. İnsan, genel olarak herhangi bir konuda düşünmeyi, merak etmeyi, ona öğretileni ve dikte edileni yaşamayı seçmenin kolaylığından olsa gerek lüzumsuz görür.

Öyle ya, durup bir an düşününceye kadar tüm bireyler ailelerinden  ve çevrelerinden edindikleri gündelik bilgilerle hayatlarını sürdürebilirler. 'Acaba', 'nasıl' gibi soruları sorulmadığı vakit; edinilmiş bilgilerin temellerine inilmezse ve en önemlisi 'seçebilme' özgürlüğü kullanılmazsa kişiler büyük ihtimalle anne-baba hükümdarlığından çıktıklarında da öğrenmiş oldukları kurallarla yaşarlar.


7 soğanla bir tencere kuru fasülye pişirebilen bir anneniz var ise, "bunu yarım soğanla denesek ne olur" sorusu sorulmadığı ve denenmediği vakit 10 yıla kalmaz ülser olursunuz!

Veya babanızın ideolojisini benimser, bunu neden yaptığınızında fazla farkında olmazsınız. Çünkü anlamak ve seçmek güçlüğünü direk kafadan silmiş, hazır seçilmişini alır üstünüze giymeyi kolay bulmuşsunuzdur.

-başka birşey yazacaktım sanırım-

Mesela facebook vasıtası ile 'arkadaş' listemi tanıdım. Düşünen ve düşünmeyenlerin yaptıkları paylaşımlardan tespiti çok kolay.

Düşünmeyenlerin bir gün içerisinde yaptıkları 15 paylaşımdan 10'u oyun iletisi, 5'i geyik, 3'ü laf sokma hezeyanıyla copy paste edilmiş özlü bir söz, 2'si ise 'hayır, din, iman' temalı içerikler veya kendi arkadaş listesinden en az 3 kişinin paylaşmış olduğu bir köşe yazısı (ki bunları bile okumadan paylaştıklarına eminim).

Bir de düşünmeyen+saygısız model var. Bunlar da baştaki sıraladıklarım şeklinde düşüncesiz düşüncesiz 'like', 'share' der, saygısız bir şekilde de etkinlik açar, oluşturur, çağırır, atar tutar heyecan yaratır sonra telefonunu aradığınızda cevap bile vermez. Çünkü ancak facebook'ta insan taklidi yapabiliyordur. Sonra kişilere yönelik çok ağır hakaretler içeren şeyleri paylaşırlar ama gerçekten bunları neden paylaştıklarını bilmezler, yani son bir aydaki paylaşımlarına baksanız karşınıza çıkan tabloda bir ideoloji çatışması görürsünüz. Öyle saçmadırlar...

Benim arkadaş listemde de böyle insanlar var elbet. Bazen bende onların davranışları karşısında ölü taklidi yapıyorum. 'Düşünmeyenler' bir nebze mizah amaçlı listede tutulabiliyorlar gerçi ama düşünmeyen+saygısız kişileri silmekte yarar var, zira kendinize saygınız var ise...

Ben bu düşünmeyen insanların okuma yazması da olmadığını düşünüyorum (dikkat ederseniz düşünüyorum). Çünkü gündemde ne varsa o gün, onunla ilgili ne kadar faşizan, karalamacı, aşağılayıcı şey varsa paylaşıp duruyorlar. Yahu bi durun bi google'ı açın araştırın. Neymiş, ne değilmiş?

Mesela bir vakit Fazıl Say'a nasıl yüklendiler. Halbuki ne dedi Fazıl Say;

"arabesk müzik, arabesk yaşam tarzının betimlemesidir. aydınlığın, çağdaşlığın ve öncülüğün, sanatçılığın sırtına külfettir. emek karşıtıdır, duyarsızlıktır ve yaratamamaktır! etik dışı “yalan dolanla” doludur. ortadoğu işi, 3. sınıf, acındırmaca, tembellik, yeteneksizlik, rant, çamur, muallaklıklar üzerinden yaşar. arabesk müziği yapan yapsın! bu sayfaya tek gık diyeni yukarıdaki sebeplerden hemen atacağım! türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum, utanıyorum, utanıyorum!”


Yalan mı? Bende arabesk dinlerim. Ama ne vakit dinlesem içim sıkılır çünkü şarkının içeriği gayet dramatik, bir kayıptar, yok oluştan, tükenişten, ümitsizlikten dem vurur, acılardan beslenir durur. Tüm arabesk yorumcularına emeklerinden dolayı saygı duyabilirim ama şu da inkar edilemez ki arabesk dinledikçe insanı ümitsizliğe boğan, içini karartan bir yorum türüdür. E sürekli arabesk dinleyip acılarla yoğurulan kitleye böyle bir atıfta bulunmak hakaret falan değildi. Yani buradaki 'yavşak' tabiri, yılışmak, kaypaklık yapmak anlamında değil, Damardan acı enjekte edilmesinden haz duyan toplu cıvıklıktır. Yani arabesk yavşaklığından utanmak onun için gerçekten utanç sayılabilir ki şöyle; yahu adam ülkesinde sanatını icra ederken kıymeti bilinmedi. Gitti yurt dışında yaşıyor ve eğer youtube'da ismini aratırsanız ilgili videoların çoğunu uzakdoğu ve asyalı kişiler upload etmiştir. İnsanlar Fazıl Say'ı idol olarak görüyor. İnanılmaz saygı duyuyor beğeniyle takip ediyorlar ve bu pozitif yaklaşımlarla Fazıl Say daha da büyüyor. Yani ülkesinde değil, vatanında değil, başka yerlerde büyüyor. Bu yüzden utanmıştır adam, çünkü bizim milletimizin müzik eğilimleri o kadar dar bir alanda sıkışıp kalmıştır ki onun farkına varan olmamıştır.

Bizim müzik eğilimimiz çok basit; aşkı anlatsın, aldatma olsun, ayrılık olsun, kavuşamama olsun, parasızlık, işsizlik olsun bkz: arabesk. Ya da eller havaya densin mucuk mucuk öpücükler yağdırılsın....

Bu kadar!

Adam utanmakta çok haklı bence. Çünkü yurttaşlarının bu kısır devinimleri onun dinleyici kitlesini genişletmekle beraber asıl istediğinden yoksun bırakmıştır. Buna zırvalamak denemeez, 'umarım hatasını düzeltir' diye bir tepki verilemez. Bu düpedüz ahlaksızlık, üstüne üstlük bir de sindiremezlilik. Çünkü bunları söyleyenler bir albüm çıkartıp, bir de içki sofralarına meze olacak programa kapağı attılar mı keyiflerine diyecek olmayan insanlar. Müziği zevk için değil, para kazanmak için zorlama bir şekilde bir taraflarından yumurtlayan insanlar. Bizim birçok keman, piyano, gitar virtüözümüz bu arabesk mazoşizmi yüzünden yurt dışında çalışmalarını sürdürüyor.

Şimdi nereden geldi aklıma bunlar...

Mercan yaklaşık 2 aydır piyano dersleri alıyor, gayet de zevk alarak yapıyor bunu. Düşünüyorum da büyüme sürecinde onun bu hevesini kırmaz, destek olmaya devam edersek ileride belki o da salonları dolduran bir virtüöz olabilir. Ve korkarım bu arabesk yavşaklığı yüzünden kilometrelerce uzakta hayatını devam ettirebilir.

Dün akşam bunları düşündüm, sonra yukarıdaki videoyu defalarca izledim. Fazıl'ın "müzik" yapma aşkını, yorumlama tarzını ve düşünce dünyasını izledim, dinledim. Bir kez de ben utandım arabesk yavşaklığından, müziği kaçırmalarından...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder