6 Şubat 2012 Pazartesi

Veni, vidi vici!


Salvador Dali'nin İstanbul'a gelen 3 konseptteki eserlerini gezme fırsatını nihayet buldum. Başlarda resimlere bakarak stilize edilmiş figürleri seçmeye çalışan ve yorum getiren Mercan 10 dk. sonra "susadım", 15 dk. sonra da "sıkıldım" demesi üzerine malesef hızlandırılmış versiyonda gezinerek ayrılmak zorunda kaldım. Henüz zamanı var, tekrar gideceğim o ayrı...

Sergide gezerken dikkatimi çeken şey, ziyaretçi profilleri oldu. Malum; gidenler veya ilgilenenler bilir; sergilenen eserlerin 3 teması vardı. İlahi Komedya, Gala ile Akşam Yemeği ve Sürrealizm İzleri.

İlahi Komedya'ya ait eserler çoğunluktaydı çünkü Cehennem, Araf ve Cennet olmak üzere 3 ayrı ciltten oluşan uzun bir kantodur ve Dante'nin (Dante Alighieri) ölen sevgilisi Beatrice'i aramak için çıktığı ahiretteki yolculuğunu anlatır. Bu arada Beatrice, Dante'nin (gerçek hayatındaki) sevdiğidir. Dante Beatrice'e büyük bir aşk beslemesine rağmen ona hiç açılma fırsatı bulamamış, genç yaşta Beatrice'in ölümüyle de bu platonik aşk ilahi bir aşka dönüşmüş.

Dante'nin bu arayışını kaleme aldığı yolculuğu boyunca da Romalı bir şair olan Virgil ona yoldaşlık/rehberlik etmiştir. Ancak yolculuk Araf'ın tepesine ulaştığında Virgil bu görevini karşılaştıkları Beatrice'e bırakır...

Yolculukları cehenemmden başlar, cehennem 9 katmandan oluşmuştur ve sırasıyla bu katmanlardan geçer, cehennemde azap çekenlerle karşılaşır, kimiyle konuşur, kimini endişeyle izlerler. Karşılaştıkları günahkarların çoğu dönemin veya (o zamana ilişkin) geçmiş dönemin tanınmış isimleridir. Din adamları, sanatkarlar, siyasiler vardır içlerinde ve her bir karşılaşmayı o kişinin günahlarını anlatarak kaleme almıştır. Ama tabi ki bu satırları okurken çoğu ismi tanımadığınız için kitaba bir 'es' verip onun tarihteki yerini okuma ihtiyacı duyabiliyorsunuz. Zira benim okumuş olduğum Oğlak Yayın'larından çıkan 2009 basımı kitapta da bu yüzden hemen her sayfanın altında, devamı sayfalar bulan alt bilgiler yer almaktadır. Çünkü o kişilerin kimler olduğunu bilmeden okumaya devam etmek anlamsız olur...

Kesinlikle uzun vadede, sakin kafayla ve zaman ayırarak okunması gerekir İlahi Komedya'yı...

Diyeceğim şuydu aslında; bu kadar ince işlenmiş, İtalyan edebiyatına ait en meşhur şiir kabul edilen ve dünya edebiyatının da çok çok önemli başyapıtlarından biri olan İlahi Komedya'nın resmedilişini "aa bak burda ayak gördüm, şurda da bir burun var" şeklinde arayışlarla izleyemezsiniz. O resmedilişin hikayesini az-çok biliyor olmanız veya fikir sahibi oluyor olmanız gerekir. Aksi takdirde bir natürmort tabloya bakmaktan bir farkınız kalmaz. Natürmort çalışmaları küçümsemiyorum tabi ki, Natürmortlar resim sanatının yapı taşıdır, kompozisyon, ölçü-oran teknikleri ve stilizasyona geçişte bir sanatçıyı ayakları yere basan özgün bir sanatçı eden yapı taşıdır hemde. 

Yine konunun özüne dönecek olursak; sergi ziyaret etmek bir kültür eylemidir. İnsanlar üsluplarını beğendikleri, tarzlarını bildikleri kişilerin eserlerini yakından görüp incelemek veya fazla fikirleri olmamasına rağmen fikir edinmek için sergileri gezerler. Ama sergileri "sergiye gittim lan valla" demek için ve en önemlisi her tablonun önünde poz verip fotoğraf çektirmek için ziyaret etmek gerçek anlamda 'ziyaret etmek' herhalde. Eş dost ziyareti gibi, samimi, kol kola girip şaklabanlık edip poz vermeli...

Çünkü dün farkettiğim şey; salondaki topluluğun yarısından fazlasının ellerinde fotoğraf makinesi, bir tablonun fotoğrafını çekmeye çalışmaları veya önünde durarak poz vermelerindeki komiklikti. 

"Bir tablonun fotoğrafını çekmenin gerekliliği ne olabilir" diye düşündük sevgilimle aramızda... Oradan çıktıktan sonra tek tek, daha detaylı bir şekilde tabloyu inceleme isteği olabilirdi belki. Biraz hak verdim, bir daha kim bilir görme fırsatı olabilirdi ki bir insanın. 

Peki, tablonun önünde kendi fotoğrafını çektirmek de ne oluyordu? Veni, vidi, vici?

Üzülerek ve kınayarak, hoş göremeyerek söylüyorum evet amaçları "geldim, gördüm, fethettim"! "Ben sanatsever, vizyon sahibi, kültürlü bir bireyim, bakın bir sergiye geldim, hemde çok havalı bir sergiye... işte alın bakın bu da ispatı" demek için. Abartmıyorum gerçekten böyle, çünkü bu şekilde sergi gezen bireylerin tümü önlerinden geçtikleri tabloya şöyle bir göz atıyor, kendi kellesine orjinal bir background olabileceğini kestirdiği anda sosyal mecraya profil picture yapmak için sırıtarak duruyor.

Aynı şeyi Florya'daki akvaryumda da görmüştüm. Çukur formdaki bir akvaryumun içine poposunu yerleştirmeye çalışan bir çift arkadaşlarından fotoğraflarını çekmesi için poz vermeye çalışıyorlardı. Bunu gördüm, gerçekten! Ve tahmin edilebileceği gibi, elini çenesine koymuş düşünceli pozlar veren insanlar da gördüm balıkların önünde. 

Fotoğraf çektirmenin haricinde birşeylere bakıp bazı edinimler kazanıyor olabilirler belki, anlatacak şeyleri oluşuyordur veya o gezi sonrasında bir konu hakkında meraklanarak araştırmaya incelemeye gidiyor olabilirler bilmiyorum, bu da olabilir. Ama şu sergi/müze gezilerinde obje önünde fotoğraf çektirme hususu gerçekten çok gerzek bir hareket. Yurt dışına gitmişsindir, bu her zaman yaptığın bir eylem değildir ve orada gittiğin, gördüğün gezdiğin yerleri hatıralaştırmak isteyebilirsin bu ayrı bir şey. Ama bulunduğun yerde senin bilgi ve kültür dağarcığını genişletmek için sınırlı çabalarla bir araya getirilmiş, hazırlanmış sunulmuş emek öğelerinin önünde pişmiş kelle gibi sırıtıp poz vermek ayıptır yahu, kime neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder