23 Nisan 2012 Pazartesi

şşşşşş....yavaş.. mutlu bayramlaaaar

Serin bir sabaha uyanırdık genelde, 1 gün öncesi günlük güneşlik olurdu, kan ter içinde kalırdık da o gün illa ki serin olurdu. Yağmur yağardı bazı, bazı yağdı yağacak.. gerer dururdu insanı.

Bayılasım gelirdi, sıkılırdım, yorulurdum. Ya sıra beklemekten, ya konuşma dinlemekten. Şiirler bitmek bilmez, çocuklar genelde annelerinin öğrettiği gibi vurgular yaparak dinleyicilerin tüylerini dikeltmeye çalışırdı. Zaten havada soğuk olduğundan kolayca dikeltebilirdiniz o tüyleri. Anneler ağlardı, babalar bazen katılmazdı bile. Anneanneler, babaannanneler protokolde yer alırdı, en önde, her fotoğrafta ortada!


Saatlerce uzun konuşmaların, her sene okunma ihtimali olmasına rağmen etkisini yitirmeyen dokunaklı şiirlerin sonunda varsa şayet bir olayımız ortaya çıkar, marifetimizi gösterirdik.

Sonra şişmiş ayaklar, düşmüş kan şekeriyle dağılırdık.

Benim çocukluğumun bayramları uzun ve yorucu ama dönüp baktığımda aslında gayet güzel günlermiş. O zamanlar uzun ve sıkıcı bulduğum şeyler, bugün hala ağdalı teferruat benim için.Ama güzelmiş işte, ruhu varmış.. Bir kere yurt genelinde aynı gün ve yaklaşık olarak aynı saatlerde tören yapılırmış. Parça pinçik değil, tercihe göre değil.

Tören, anlam atfedilen günün tam üzerindeyken yapılırdı. Tarihte hangi güne yazıldıysa, takvimde de o günün üzerine geldiğinizde muhakkak yapılır birşeydi. Yani o gün gelip çattığında "gitmesek ne olur" diye birşey geçirmezdik aklımızdan. Dini öğretiler gibi birşeydi belki, yapılan her yanlışın "Allah baba görür-kızar"ı gibi birşey... Bilmiyorum, tören nerede biz oradaydık.

Bu yıl 23 Nisan, 19 Nisan'dan kutlanmaya başlandı. Mercan'larda 20 Nisan'da kutladı mesela.

"Hadi onlar anaokulu" deyip sineye çekemedim, biraz gücendim. 23 Nisan'daki "resmi tatil" haklarının sabote edilmemesi için töreni cuma günü yapmayı seçtiler çünkü. Yani 23 Nisan günü tüm çocukları toplayıp olayı, gününde kutlayabilecek iken; formalite usulü 20 nisan günü saygı duruşunda durduk, İstiklal Marşı okuduk ve çocuklara el çırptık.

Yahu, biz çocuklara evde de el çırpıyoruz, biz onları seviyoruz. İlk kez lazımlığa kaka yaptığında da Mercan'a el çırpmıştım mesela... El çırparak yaptığı şeye önem atfetmiştim, çocuk anlamışt

Şimdi biz bu bayramları seyranları gününde kutlamaz isek, bu çocuklar o bayramların neden bayram olduğu konusunda çok az fikre sahip olarak büyüyecekler. Güftesinde Atatatürk'ün ölmediğine veya kahramanlığına, cesaretine, mavi gözlerinin güzelliğine değinen okul şarkılarıyla kimseye milli değerler adına birşey anlatılamayacağı gerçeği gibi.

Bunu bu kadar takmazdım aslında, tatlı su milliyetçisi değilim, öyle bir çocuk da yetiştirmiyorum. Ama son 3-4 senedir kutlu doğum haftası denen hafta daha bir hareketli, hararetli kutlanıyor ya, seferberlik ilan ediliyor, görsel, işitsel heryerde karşınıza konuyla ilgili bir söylem çıkıyor ya. Zaten okullarda 'peygamberimizin hayatı' diye bir seçmeli ders alternatifi de sunulmakta.... Buna karşın adı şarkılarda yaşayan Mustafa Kemal'in hayatı ancak bir kaç anahtar kelime ile belleğe alınıyor. 1881, Selanik, Zübeyde Hanım, Ali Rıza Bey, stop.

Yani bu yüzden uyuz oluyorum.Son bir kaç yılda yavaş yavaş değişen hayatımızın gidiş yönü belli. Doğu. Zaten malum kişi de doğudaki emirliklere, krallıklara gidip gidip orada mutlu pozlar veriyor. O orada, oralarda, halen şeriatın hüküm sürebildiği yerlerde mutlu oluyor. Kendini öyle bir kültüre ait hissediyor çünkü. Sahip oluduğu kudretle de bir takım zorluklarla uzun zaman zarfında dini doktrinlerden, gericilikten, cahillikten sıyrılıp heyecanlı bir cumhuriyete sahip olan ulusu sürüklüyor. O kadar küçük adımlarla yapıyor ki alışıyoruz.

Petshoptan alınan bir japon balığını, evinizdeki akvaryuma önce poşetiyle bırakmanız gibi,
Derine dalan bir dalgıcın yüzeye çıkarken daldığı derinliğin karşılığı süre durup durup beklemesi gibi,
Çorbaya terbiye yaparken azar azar karıştırmak gibi.

Geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı'nın geleneksel ritüelleri değiştiği için nasıl yaygara kopmuştu?
Bakın, şimdi kopmuyor.


Sakin ve usulca, bulandırmadan...

Bulabildiğiniz tüm törenleri izlettirip, varsa çocukluğunuza dair bayram fotoğraflarını kendi çocuğunuzla paylaşmanın zamanıdır. Sakal ve ayak izi seviciliğinden önceki son çıkıştır!







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder