4 Mart 2009 Çarşamba

Ne olduğu belirsiz, karaktersiz post

Sevgili Edanik önceki postuma yorum olarak bir soru bırakmasaydı, blogun varlığını unutmuştum sanırım.
Pardon.
Kimden...?

Hala takip eden varmı acaba, takip edilecek birşeyi kalmayan blogumu.

Kendime ve oğluma pardon. Hani oğluşum kazık kadar olunca okuyacaktı bunları, hani beraber okuyacaktık, hüzünlenecektim ben foldur foş ağlayacaktım oğlum da "amaaan" diyecekti. Ne oldu?

Yalan oldu yalan.

Çok iş çok güç.. Aslında edanik bana "2 yaş sendromumuzu" sormuş ama anne "çalışan anne" sendromundan bahsetmek üzere yol alıyor onu fark ediyorum. 

Ya ben çok yorgunum artık. Kaşımı alacak, saçımı tarayacak vaktim yok. O kadar vaktim yok ki, öyle kör bir rutine girdim ki anlatamam. Tuvalete gidemiyorum bazen gün içinde. Sonra çık (tabi çıkabilirsen) koştur koştur eve git. 

Ve kapıda seni karşılayan büyük soru işareti!

- hı hı oğlunla mı olacaksın, ütü masasıyla mı? hıa-ha ha ha"
- eee şey. şimdi mercan'la biraz oynasam, sonra "hadi oğlum bana yardım et" ayağına çocuğu da olaya dahil edip ütüye başlasam, mercan da ayağımın dibinde... ...hmm ütüyü sevmiyo mercan. benim gibi

- hadi cevap bekliyorum. mercan mı, ütü mü? mutfak mı, silinmeyi bekleyen 1 parmak toz oluşmuş raflar mı, yarının yemeği mi, duş mu, kocan mı, mercan mı, evde hallederim dediğin işin mi, varlığını unuttuğun insanlar mı, mercan mı? yoksaaaa... ne olsa yağmur yağıyo diye önemsemediğin camlar mı. hıaaaa ha ha ha evet hadi söyle mercan mı, ev mi, sen mi, kim 

- tamam şimdi ben 2 dk.da mutfağı biraz toparlıyım, sonra ocağa bişeyler koyar salonu toparlarım, arada mercandan kaçıyomuş gibi oyun yaparım ama aslında ocağa yetişmeye çalışıcam muhtemelen, katlanmış çamaşırları mercana veririm o odasına götürür ama alakasız yerlere koyar, olsun problem değil, doğru yerlerini gösterirken onunla konuşur ilgilenmiş olurum (!), koridorda rastlarsam kocaya selam çakarım, birisi mail bekliyorsa da ona da "adslde arıza var galiba" derim, her zaman işe yarar ne olsa, sonra jimnastik yapalım diye mercanla biraz yere yatarım, hatta sırtımı çiğnetirim çok ağrıyo heryerim, o sırada onun uyku saati gelir, mercana bir biberon süt + yastık, kocaya kumanda, bana da ütü düşer. ama film bitmez.

hayal ürünü olmayan günlük koşturmam. Zaten en erken 8'de varabildiğim evimde, 21:30 da uyuyan oğluma, yaşayan organizma evime, severek aldığım kocama, bakım onarım gerektiren bilimum yerime nasıl ne şekilde zaman ayırabilirim. nasıl oluyor bu doğru kurguyu yapabilen varsa gelsin retouch yaparken onu dinleyip aynı anda da akşam yemeği düşünebilirim. 

bu ne bu? mercan mükemmel bir şekilde büyüyor. güzelliklerini pozlayacak vaktim bile yok. Anlatılmayı bekleyen, buraya yazmamı gerektiren öyle enteresan şeyler yapıyor ki, yazamamama çok üzülüyorum. Güzel yavrum, her annenin güzel yavrusu gibi mükemmel, eşsiz güzellikte. 

Ve ben hayalini kurduğum o 20'li yaşlarında koluna takmak istemeyeceği birine dönüşüyorum sanırım. İnsan bu kadar mı vakitsiz olur, bakıma gitsem hurdaya çekerler kesin!

Tabi nerden girdim nereden çıktım yine :) 

Mercan 2 yaşına yaklaşırken.... Bahane üretmeyi, kandırmayı, kendisini kabul ettirmeyi öğrenmiş ve uygulamakla meşgul. Zaman zaman kendisini kabul ettirmek adına yerlere yatıp ağlamaya başlasada asla ama asla onunla çatışmıyoruz. Yani ne "ağlama oğlum" diye üstüne gidiyoruz ne de görmezden geliyoruz. Bazen çok basit ve yerinde olan o sıradan soruyu sorarak durumu çözebiliyoruz. 

"Ne oldu Mercan, sorun ne"

Öyle şaşkın, öyle afallamış bakıyor ki. "ne biliyim bende bilmiyorum, du ya niye ağlıyorum ben" şeklinde kalıyor öylece.

Yapmak istemediği işlere toslayınca "ağrıyo" diye bacağını gösterip koltuğa uzanmayı, kulağında kulaklık varmışda duymuyormuş, hatta bayağı bi heavy metal dinliyormuş gibi kafa sallamayı da biliyor. Bu 2 yaş sendromu tam olarak ne aslında tanımlayamıyorum pek. Yani bu tür gülüp geçebileceğim inkar etmeler mi yoksa önüne geçilemeyen ağlama krizleri falan mıdır bu 2 yaş krizi. 

2 yaşına yaklaştığımız şu dönemde Mercan'ın sinirimi bozacak düzeyde bir diretmesi yok herhangibir konuda. O yüzden tanımlayamıyorum ve-veya konduramıyorum. Belki ısrarla ama ısrarla oyuncak tencere tavalar yerine mutfaktan getirilen tava ve cezvelerde yemek pişirmek istemesi de 2 yaş sendromu denilebilecek bir üstelemedir. "Oğlum seninkiler burada" dememe rağmen benim çatal kaşığımı istemesi, sokağa, yatağa, banyoya heryere peluş ev ayakkabılarıyla gitmek istemesi şu bizim sendromun bir parçasıdır belki. Eğer öyleyse bile sinirimi bozmadığına göre sorun yok :) çünkü biraz araştırdım 2 yaş sendromuzedeler "bu satırları yazarken elim ayağım titriyor" veya "sanırım 2.5 yaşındaki kızım bizi öldürmek istiyor" gibi şeyler yazmışlar. Bende şu satırları yazarken bu akşam neyi nasıl idare etsem, kime, neye ne şekilde öncelik versem, vasiyet yazmaya başlasam mı diye düşünüyorum. Çok dandik anneyim ben yaaaaaaaa üf :((


3 yorum:

  1. bir yerlerden sizin blogunuzu duyup gelebildiğime göre hala blogunuzda takip edilecek değerli şeyler var. bence kendinize haksızlık ediyorsunuz. şahsen ben takipteyim.

    YanıtlaSil
  2. Aynı durumdayım :) Yaşananları çok güzel kaleme almışsınız. Kendi adıma artık sadece yaşıyorum, maraton sanki, yorgun yatıp bir o kadar yorgun ve kalkmamak isteyerek güne başlıyorum. Bir kısır döngü ki sormayın. Her şey tüm çaba dünya güzellerimiz için Sağlıcakla...

    YanıtlaSil
  3. Takip edenler arasındayım hiç şüphen olmasın, hergün işe geldiğime yokluyorum yeni bir yazın varmı yokmu diye.Kesınlıke haklısın son yazında ,hayat calışan kadınlar için ne yazıkki böyle... Ama genede gayret et ben iyi bi anne oldugunu biliyorum :)
    sevgilerrrr

    YanıtlaSil