Bayramlarla alakam tatilinden mütevellit.
Gerçi bu Cumhuriyet Bayramı'ndan arta kalan 'bayram kutlama' kültürünün ne yöne gittiğiyle ilgili düşünceler oldu. Söz konusu dini bayram olunca her türlü fedakarlığı (kesim yerleri belirlenmesi, kesim için hayvan ithalatı vb.) yapabilen hükümetin 'dini olmayan' bayramlarla sınavı her geçen gün kötüye gidiyor.
Bir ulusu ilgilendiren önemli bir günde, kutlamaya yön verme, kutlama için yer gösterme, kutlama biçimi gösterme gibi yönelimler ancak Cumhuriyet Bayramı'nın daha sıradışı ve olaylı kutlanmasına sebep olabilirdi oldu da.
Sorun devletin bayram adabıydı. Bayramlara saygı duyamama, küçümseme, öteleme, lüzumsuz görmesi; üstüne üstlük bayram tebriğine gelenin yüzüne kapı çarpmasıydı.
Neticede umarım toplum; herkesin bayramının bir kuvvetçe küçümsendiği ve bu yolla zaman içerisinde o bayramın önemini yitirmesine hatta alçalmasına müsade ettiğini anlar.
Cumhuriyet Bayramı'nda yürüyüşlerden herhangi birine katılmadığım gibi bayrak da asmadım pencereme. "Olay Cumhuriyete sahip çıkmak" diye diklenenlerin bunu yılın bir günü ellerinde bayrakla gezinerek yapamayacakları da ortada. Olay sadece o gün marşlar söyleyip yürümek değil. O Cumhuriyetin, bu ulusa getirdiği değerlere yılın her günü sahip çıkabilmek, ayrıca gerçekten Ata'nızın izindeyseniz de onun öngördüğü 'uygarlık' doğrultusunda az çok uygar taklidi yapabilmemizde. Önceki gün 21.yüzyılda yaşadığını unutup barbarca kan akıtmak ertesi günde kırmızı-beyaz giyinip sokaklarda dolanmak o sahip çıkmaya çalıştığınız cumhuriyetin 'medenileşme' düsturuna biraz ters değil mi?
Neyse..
Benim bayram münasebetim; biraz gezinmek, çokça dinlenmekti. Nitekim de öyle yaptım. Evimize bayramlaşmak için kimse gelmediği için; 'ele güne' değil kendi refahım için yaptığım temizliğin ve bir kaç saatlik aile efradıyla yenilen bayram yemeğinin dışında, o tatilin bayramla ilintili olduğunu hatırlatır en ufak bir benzerlik yoktu. Adada 2,5 gün. Tatlı sıcak bir hava, tanımadığım insanların selam verip beni şaşırtması, hoşgörü, muhabbet, ailece dinlence çok tatlı geldi.
Bunun yanında adalardaki fayton sorunsalına hala akılcı bir çözüm getirilemiyor oluşu, bundan sonra da 'nah' getirilecek oluşunun habercisi sanırım. Artan fayton sayısı, faytona binip götünü gezdirmek için uzun kuyruklar oluşturan insanlar, o faytonları çeken atların yarısından çoğunun bakımsızlığı, bitkinliği, yorgunluğu!
Faytonların yasaklanmasını çevre kirliliğine sebep oldukları isteyenlerin asıl gerekçesi de bu;
Saygılar,
Ben
adalardaki atların acınası hallerini fark eden üçüncü kişi !
YanıtlaSileşekler bir de, onlarında hali perişandı.
öyle ki atların ve eşeklerin perişanlığından adalardan nefret etmişim ..
harika blog. okuyorum
sevgilerimle ipek