16 Ağustos 2008 Cumartesi

Çok sözde anneyim bu aralar....

Nihayet haftasonu geldi! Hoş o bunu hep yapıyor ama ben haftasonlarını hep kaçırıyorum. Birazdan ofisten çıkarak evime yollanacağım. Oğluma sarılıp koklaşacağız, oyun oynayacağız. Ayy nasıl içim sıcacık oluyor düşününce. Nasıl üzülüyorum eve geç gittiğim vakitler.

Burnumun direği sızlıyor. Sanki oğlum kapının eşiğinde üstü başı pis, burnundan sümükler akarak beni bekliyor, ağlıyor, salya sümük birbirine girmiş gibi geliyor. Ama alakası yok. Ama onu ihtimal ettiğimi düşünmem bunları da beraberinde düşünmeme sebebiyet veriyor. Oysa onu ihmal de etmiyorum ki, çalışırken ihmal etmiş bulunuyorum. Ya bilmiyorum...

2 gündür masa başındayken bir takım işlemleri beklerken eski postlarımı okuyorum. Nedense onları okuma gereği duydum, sanki oğluma olan sevgimi hatırlatmak mı istedim kendime, veya "bak eskiden ne kadar düşkündün, nasıl özlemle beklendin onu, nelerini paylaştın burada, şimdi de şu haline bak" diye kendimi yermek için mi?

Hatta uzun zamandır blogun formatını farklılaştırma işini de bu yüzden erteliyorum. Grafik tasarım alanında yazmak, yeni ve temiz işleri paylaşmak, bilgi paylaşımlarında bulunmak istiyorum. Ama sırf oğlumla yeterince vakit geçiremediğim için birde burada mesleki anektodlara yer vererek "aaa bak iyice bıraktı oğlunu, kariyer uğruna çocuğunu 2. plana attı" sözlerini işitmek ihtimalinden kaçıyorum. Yersiz kuruntular mı bunlar? Boşa mı suçluyorum kendimi?

İnsan hem mesleki başarıyı hemde çocuğunu layığınca büyütmeyi nasıl becerir? "Çocukta yaparım kariyerde" bir şarkı sözünden ibaret midir? İnsan hem çocuğuna doyup hem işlerini bitirmeyi nasıl becerir?

Uzun süre işimden uzak kaldığım için ben mi abartıyorum çalışma hayatını? Oğlum benden uzaklaşacak mı gerçekten? Adı anne olan, aynı evde yaşayan ama onun için fazla anlam ifade etmeyen biri mi olacağım onun için? Onu nasıl sevdiğimi, nasıl beklediğimi, nasıl düşündüğümü, nasıl her anımda aklımda kırmızı bir ampül gibi yanıp söndüğünü, baktığım her yerde hep ama HEP ona dair şeyler gördüğümü, onu çok çok çok sevdiğimi bilemeyecek mi?

Ona her kavuştuğumda burnumun direğinin nasıl sızladığını, gözlerimin dolduğunu, vücudumdaki her bir zerreciğin nasıl hopladığını anlayamayacak mı?

Biri bana söylesin...

3 yorum:

  1. Yazınızı okuyunca yaşadıklarım aklıma geldi. benim 27 aylık bir oğlum var. tam 1 yıl önce çalışma hayatıma geri döndüm ve inanın yaşadıklarınızı yaşadım aynı şiddette. iş yolunda ağladığımı hatırlıyorum çok kere. ama çalışmaktan da vazgeçemedim verdiğim onca emeğin üstüne. ancak deneyimli bir çalışan anne olarak inanın çocuğun gözünde anne her zaman anne. sevildiklerini, özlendiklerini çok iyi anlıyor onlar. kaygılarınızın üstesinden geliyorsunuz zamanla yeni tempoya iki tarafta alışıyor. sonra sorunca anne nereye gitti diye 'işe' diyor. ama insan her zaman aynı şekil özlemeye devam ediyor kuzusunu. hala iple çekiyor eve ulaşıp sarmaşmayı.

    YanıtlaSil
  2. Duygularini cok iyi anliyorum ama calismayan bir anne olarak soruna cevabim yok ne yazik ki.

    YanıtlaSil
  3. bende çalışamıyorum,bırakamıyorum,benimde sorunum bu:)nasıl bırakıcam?? sadece evde oğluyla beraber olan bir anne olmak doğru mu?? görüyorsun işte,iki ucu ... :)

    YanıtlaSil