9 Mayıs 2012 Çarşamba

Sanat





1. Bu resmi gördüğümde çok fazla beğenmiştim. O kadar beğenmiştim ki eve her gelene göstermiş, çerçevelemeyi unutmamak için masanın üzerinde bırakmıştım günlerce. Çerçeveye yerleştirdikten sonrada hangi duvara asacağımızı bilemediğimiz için yine masanın üzerinde durmuş, hatta yemek yerken ona bakmak için kendimize çevirmiştik. Resimde ne olduğunu sorduğumda ise Mercan'ın verdiği yanıt, yanıt olmanın ötesinde benim aşırı beğenmemi kınar nitelikteydi.

"Bişey yok, farklı boyaları üst üste yapınca ne olduğunu merak etmiştim" demişti şaşkın, baygın ve kaymış gözlerle...

2. Bu resmi de yine birgün evde kendi kendine oyalanırken yapmış, sonra yanımıza gelip balıkların ne balığı olduğunu anlatmıştı sırayla. Balıkların hiçbiri, bizim bildiğimiz kadarıyla literatürde olmayan balıklardı. "Kılıç balığı" veya "testere balığı" gibi kesici-delici balıklardı ama. Bu balık isimlerini daha önce duymadığımı söyleyince, "olsun, birgün gerçekten olabilirler" demişti, doğruydu, neden olmasındı ki?

3. Bu kesinlikle çok hoşuma giden resimlerinden biriydi. Kağıdı okuldan çıkarken o kadar çok katlamıştı ki günlerce halının altında tuttum düzelmesi için. Sayfanın bütününü kullanması, zeminde yine farklı renkleri karıştırırak bir arka plan yaratmasına hayran kalmıştım. 

4. Buradaki tek amacı, önündeki renkli kalemlerle ismini yazmaktı sanırım. Neden bir resim çizmektense adını yazmayı tercih ettiğini sormadım, 'imza denemeleri yapıyor' diye düşündüm. Bunu da enteresan bir şekilde küçücük katlayıp eve getirdiği için günlerce halının altında düzelmeyi bekledi, ancak malesef düzelmedi kat izleri.

5. 23 Nisan günü tören dönüşü ofise geldiğimizde masamdaki renkli kalemlerle 5 dk.'da bana atfettiği çiçek...

* * *

Bu duvara asılan bu resimler evdeki belki 100'e yakın resimden birkaçı.
Şaheser mi? Hayır.
Çok mu güzeller? Hayır. (Tabii ki bana göre mükemmeller, harika renkler bir araya getirilmiş, küçücük elleriyle, biçimler çizmiş, birşeyler düşünmüş ve somutlaştırmış. Tabii ki çok güzeller!)

"Değer vermek" ve "saygı duymak" kavramlarını pekiştirme pratikleri. Zaman verilen ve emek harcanan herşeyin 'ne kadar kıymetli bir eser' olduğunun çivi ve çekiçle izzah edilmesi.

Önünden geçerken bakıp, kendi yaptığı şeye öz eleştiride bulunulması.
Yeni şeyler yaparken, bir öncekinden feyz alınması

* * *

Bundan 1-2 ay evvel sevgili ile "sanat kime göre sanattır", "sanatı sanat yapan nedir", "birşeyin sanat eseri olduğu hangi kıstaslara göre belirlenir" konulu bir tartışma yaşamıştık. Hangimiz neyi savunduk, kim galip geldi hatırlamıyorum bile. Sadece şimdi aklıma geldi bu fotoğrafı paylaşırken. 

Sanat; insanın içindeki enerjinin farklı yöntemlerle şekil almasıdır. Sanat, hemen her bireyin içerisindeki potansiyel enerjidir, sadece uygun malzemeleri, sahneyi, enstrümanı bulamaz, denk gelmez ve bunu açığa çıkartamaz. Bunu çıkartamamasına sebep olan en önemli şeyde cesaretsizliktir. Özgür kalamamak, özgür hissedememek, hissedilen baskıyı kaldırabileceğini bile düşünmeye cesaret edememek. Bakılan, izlenilen, dinlenilen herşey sanat eseridir ve hepsi tartışmasız bir şekilde değerlidir. Çakma ve fabrikasyon olarak seri şekilde üretilenler hariç tabi ki... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder