9 Temmuz 2012 Pazartesi

Özentilik evresi / olası kısa devre


National'daki Tatlı Hayat, oradan fırlayıp evime giren en hafifi 2 kg'luk tencere tavalarımla hayatımın en özenti evresinden geçiyorum. İhtiyacım olan şey uzun çok uzun bir bağın/bahçenin gerisindeki taş evimin derme çatma mutfağında aileyi bir araya getiren yemek saatlerine mis kokulu lezzetler katmak. Rüzgarla gelen toprak kokusunun, kapının önündeki lavanta bağına dolanması, oradan öyle usulca eve girmesi.

Ocakta cızır cuzur sotelenen sebzeler, bir yanda fokurdayan domatesler, kenarda sırasını bekleyen fesleğenler, eninde sonunda sıranın birgün kendisine geleceğinin bilincinde boylu boyunca uzanmış şarap şişeleri...

Biten günler, biten geceler… her zamanki gibi...

Saat yerine güneşe baktığım bir hayat,
Market yerine bahçeye çıktığım.
Damacanada su yerine, kuyudan çekilen buz gibi suların içildiği,
Telefonda alelade konuşmalar yerine, lafın lafı açtığı bir hayat.
Bilgisayar yerine ağaçtaki kuş yuvası,
Araba yerine bisiklet,
Buzdolabı yerine telli dolap,
Hala kullanmayı beceremediğim salak fırınlar yerine taş bir ocak.



Bu cevizli ekmekte, öyle sevgiyle ve özenle pişiverdiydi. 


4 yorum:

  1. Ahhh ben Toscana hayal ettim sen anlatınca, mest oldum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, ah.. Pinterestte bol Toscana'lı bir albüm oluştu zaten :)

      Sil
  2. Türkiye'de mümkün değil midir acaba bu hayallerin gerçek olması?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mümkündür ya; birkaç öteberi için şehire indinmi havası çabuk kaçar herhalde :))

      Sil