30 Aralık 2011 Cuma

Yeni yıldan tutarlı şeyler isteyin, elinizden gelebilecek şeyler

Güzel şeylerde olmuştur belki ama o kadar boktan bir yıldı ki bu 2011; 2012'ye girdiğimiz anda bunların ertesi gün hatırlanmayacak, unutulacak şeyler olduğunu bilsem "defol git artık" derim ona.



 




Sadece Türkiye'de 160'dan fazla şiddete maruz kalarak öldürüldü,
Açlıktan milyonlarca insan öldü,
Soğuktan milyonlarca insan öldü,
Terör saldırılarına maruz kalarak milyonlarca (bir tek doğuda mı var terör?) insan öldü
Japonya, Simav, Van depremleri oldu milyonlarca insanlar öldü.
Japonya depreminin ardından önce tsunami, sonra da nükleer santral faciaları yaşandı
Van depreminde insani değerler kaybedildi. Aşırı milliyetçi, faşizan kimlikler korkunç bir şekilde su yüzüne çıktı
Şikelerden potpori yapıldı; futbolda şike, sınavlarda şike...
Sansürler filtreler yağdı durdu
Küresel ekonomide krizler yaşandı, mağduriyetler halk ayaklanmaları yaşandı
Dünya'da devrimler istendi, diktatörler indirildi, tatlı baharlar yaşandı ama yine çok kan döküldü
Açılım söylemleri, göz altına alınıp, hapse atılıma dönüştü.

Bunlar aklıma gelen satır başları. Ama hepsinin alt maddesi fazla, götürdüğü şey fazla....

İnsani, siyasi, medeni, hukuki ve maddi açıdan kahredici bir yıl oldu yani. Dolayısıyla yeni yıldan ne bekleyeceğimi bilemiyorum. Sorun yıllarda değil çünkü, dualarla, dileklerle tertip edemeyeceğiniz kadar vahim.

Sorun; iktidar, hakimiyet, para telaşlarının kepazesi olmuş insanlığın.

Tüketimin, yiyişin, bitirişin, hoşgörüsüzlüğün, anlayışsızlığın, ahlaksızlığın ve hala ısrarla ahlak için din arayışının, sidik yarıştırmanın, üstünlük taslamanın!

Düşünce özgürlüğüne geçit vermememin, kısıtlamanın, dayatılmanın, şart koşulmanın, bireysel hedefleri topluma mal etmenin

Yaşanabilir bir dünya için çabalamaktansa, uçan kaçan ölüm araçları üretmeye çalışmanın

Çernobil'i 'kapak' saymamanın
İnsan diyememenin, kürt, türk, ermeni demenin
Etiketlemenin
Bugünkü tüm medeni milletlerin, devletlerin; kan üzerine kurulduğunu unutmanın
Ve üstüne üstlük 'ettik bir cahillik, gelin barışalım' diyememenin
'Barış'ı telaffuz edememenin
Doğal afetlere 'takdir-i ilahi' demenin
Ölümleri uyruk, dil, din gözetmeksizin 'kayıp' olarak görememenin.

Çocuklara dünyayı sevdirmektense, bayrak sevdirmeye çalışmanın
Çocuklara oyuncak vermektense, silah vermenin
Çocukları sevmeyi öğretmektense, nefret etmeyi öğretmenin!


Ben birşey dilemiyorum kendim için, çünkü sağlığım, kazancım, mutluluğum bu değerlere bağlı. Zaten kimden dileyeceğim? Ben istiyorum, alenen istiyorum;

• Sevin, anlamaya çalışın, anlamadıklarınızdan da nefret etmeye bir son verin. Nefret etmeniz için o şeyin birey olarak size zarar vermesi gerekli. Size zararı dokunmayan hiçbirşeyden nefret etmeyin.

• Saygı duyun, biraz da olsa... Sizinle aynı olmayandan, aynı şeye inanmayan, aynı rengi sevmeyen, aynı müziği dinlemeyen, farklı giyinenleri etiketleyerek hoşgörüsüz yaklaşımlara düşmeyin. Evrende hiçbirşey birbirinin aynı değil, herşeyin kütlesi, hacmi farklı. Düşünebilen canlıların tektip olmasını nasıl beklersiniz?

• Okuyun, anlamaya çalışın. Anlam veremesenizde gerçek, özgün bir fikriniz olsun. En basitinden ermeni soykırımı oldu olmadı mı diye kendi içimizde bölünüyoruz. Kulaktan dolma şeylerle geçmişinizi savunamazsınız. Üstelik savunacak birşeyiniz dahi olmayabilir. Okuyun, anlayın lütfen.

• Savaşmak medeniyete yaraşan bir eylem değil. Savaş karşıtı olabilmeyi deneyin. Bu "savaşa hayır" demenin ötesinde; zorunlu askerliğe, hükümet bütçelerinin silah üretimine harcanmasına başkaldırın. Kimsenin zorla savaşmaya, silahlanmaya çağırılamayacağını aklınıza sokun. Savaşmak fiili sıradan insanların harcı değil. Savaşa malzeme edilen öğeleri boykot edin, galeyana gelip "yok etmek" eylemini aklınıza getirmeyin. Savaşmak, yok etmek, zarar vermek; hükümetlerin kifayetsiz, tutarsız ve kesinlikle hümanist olmayan zihniyetlerinin çaresizliği. Dünya herkese yetecek kadar büyük, bunu unutmayın. Ve bu koca dünyada, bir avuç toprak için kan dökmek karanlığa küfretmekle eşdeğer.

Sivil ölümlerine tepki gösteriyorsanız samimiyetsizsiniz! Çünkü asker de bir sivil, zorla asker, zorla silahtar, zorla militan, zorla militarist, zorla terörist, zorla gerilla. Hiçkimsenin "savaşan" sıfatıyla dünyaya gelmediğini, "savaşmasının" emredildiğini unutmayın.

• Doğu-batı demeyin. Dünya yuvarlak, oksijenin ağırlığı yok iken coğrafi koşullara göre insani ayrım yapmayın.

• Toplu hareketlerin, bireysel farkındalıklarla ateşlendiğini de unutmayın. 2012'de bireysel gelişiminize katkıda bulunun, sevgi ve hoşgörü dolu bir toplumun "ayrılamaz" parçası olun.

Ve böylece mutlu olsun gelecek yıllar....



2 yorum:

  1. Bu istekler, günümüz popülist insanının aklının yanaşamayacağı şeyler malesef. Ve yine malesef diyorum bu yılbaşı da pervasızca saçılan paralar, umarsızca atılan göbekler ve çatlayana kadar yenilen yiyeceklerle geçti bir çoğu için. Toplum bilincimiz yok denecek kadar az, bireysel seçimlerimizin çevremizi ne şekilde etkilediği ve bu etkinin nasıl birleşerek bütün haline geldiğinden habersiz.

    Bazı yazılarınızı okudum, hatta çok eski yazılarınızın da bir kısnını. Anladığım kadarı ile aslında sizde popüler olanı yaşamaktan, düşünmekten sonradan vazgeçmiş ve hayatınıza bir farkındalık katmışsınız.

    Çocuk yetiştiren bu bilincin, farkındalığın gelecek nesillerin hayat görüşlerini beslemede önemli katkısı olduğunu düşünüyorum. Neden sitenize katılım sağlanmıyor yorum bırakılmamış anlamadım ama bunu da insanların okumaya üşendikleri gerçeğine veriyorum. Okunabilecek daha eğlenceli, komik, pop şeyler var iken okurken düşünmek gereksiz geliyordur sanırım...

    Sevgiler

    Sinem Akça

    YanıtlaSil
  2. Sayın Sinem Akça;

    Nazik ve içten yorumunuz için teşekkürler. Çok haklısınız, özellikle millietçilik alanında aşırı gelişmiş bir toplumsal bilincimiz var. Bayrak, toprak, asker gibi konularda aşırı duyarlı, ayrıca doğu-batı sentezinin içerisinde büyürken, hala "batılı" olduğunu iddia eden ve doğuyu görmeyen bir sığlık içerisindeyiz.

    Tespitiniz de oldukça doğru, son 3 yıldır kişisel olarak farklılaşma gösteriyorum. Önceden farkına varmadığım, üzerinde durmadığım, ötelediğim şeyleri uzun uzadıya düşünüyor, radikal kararlar alıyor veya yaşayışıma etki eden unsurlar üzerinde düzeltmeler yapıyorum. Ve bunları yaptıkça geçmiş senelerimde boşa harcağım zaman için de üzülmüyorum ayrıca. Bir süreç... Bu sürece hiç girmeyebilir dan-dun yaşamaya devam edebilirdim.

    Blogun izleyicisi çok aslında günlük 200'den fazla kişi giriyor (bana göre fazla, çünkü okunsun yorum bırakılsın diye yazmıyorum, içimden gelenleri konuşacak insan bulamadığımda yazıveriyorum) ve başlıklarını görebildiğim postlarda min. 8 dk geçiriyorlar ancak ya yorum yapmaya değer bulmuyorlar, ya söyleyecek birşey bulamıyorlar ya da yorum kısmını görmüyorlar diye düşünüyorum :)

    Tekrar teşekkürler, saygılar..

    YanıtlaSil