20 Mart 2013 Çarşamba

Kuşlarım özgürlüğüm olsa...?


Günler deli gibi geçiyor. Ofis yaşantısını bırakalı beri biraz hengamenin altında biraz boşlukta hissettim kendimi. Hengamenin adı "ev"di. Okula çocuk teslimi, ev (yaşayan organizma)in gündelik işleri, az-çok kendi masa başı işlerim, okuldan çocuk teslimi, okulda doymamış çocuğu doyurma (eğitsel anlamda) girişimleri, etkinlik, deney vs. araştırmaları (arada okuma yazmayı öğrettim bu arada Mercan'a), yemek hazırla, ay orası tozlanmış vah burası lekelenmiş tripleri, her akşam minimum 3 hikaye okuma faslı ve nihayet 21:00 itibariyle sadece ben. 

E ne yapayım ben?

1 aydır etsy'de resim satmayı planlıyorum. Bu uğurda da her gece resim yapıyorum. Yapıyorum ama bazen tüm bunları havaya yaptığımı hissediyorum. Resimleri güvenli şekilde kargolamak için zarf-naylon vs. arayışına giremedim bile. Çünkü bunu gündüz yapabilirim, ancak gündüz kimse bana "hadi bakalııım, şimdi özgürsün" demiyor. Velhasılı ben deli devşek çizip boyayıp duruyorum. Yazdığım çocuk öyküsünü resimleyemiyorum. Çantamdaki mini defterlerde taslaklarıyla  duruyorlar. Çünkü tabletim bozuldu ve tümünü suluboya ile yapmak tamamen uğraş; bu süreç sonunda satışından memnun olmamam gibi bir korku yüzünden öteleniyor. 

Gariban kuşlarım...



Çoğu zaman kendimi atlatıyorum. Kafamdaki milyon şeyi yapabilecek zamanımın olmayışı (Mercan'ın yarım gün anaokuluna gidiyor oluşuyla doğru orantılı olarak) yapabileceklerimi öteleyip duruyor. Dışarıdan bazen bomboş biri gibi göründüğümü düşünüyorum. "Ev kadını" gibi duruyorum sanki. Oysa "ev kadını" diye küçümsenebilecek şeyin zorlaştırılmış parkur ve şartlarda hayatta kalma savaşı olduğunu çok iyi biliyorum. Zaten bu küçümsemeyi ancak "ev kadını" olmayı hiç test etmemiş birinin yapabileceğini düşünüyorum. Neticede ev kadınlığının dışındaki sıfatımı dış etkenlerin sıkıştırmasıyla seri bir şekilde bastırıyorum. Okumak istediğim kitaplarla yapmak istediğim tüm diğer şeyler taraf olmuş halde her gece beni sıkıştırıyor. Öyleki okumak istediğim kitapları online alışveriş listemde öylece biriktirip duruyorum. Her "satın al" butonunu kullanmak istediğimde "dur şimdi okuyamam ki" diye öteliyor, sonra bir başka kitabı itinayla o sayfaya eklemek için aynı sayfayı ziyaret ediyorum. Hele ki Briffault'un Analar'ı aylardır o listede! 


Herşey bir kenara geçen zaman zarfında en gurur duyduğum şey Mercan'a okuma yazmayı öğretmek oldu. Bununla iki açıdan gurur duyuyorum. İlki gevşek bir çocuk yetiştirmemiş olduğumuuz kendime kanıtladığımdan, ikincisi ise gevşeklik göstermeyek "eğitim" hususunu okul denilen ne idüğü belirsiz ticari kurumların omuzuna atmayı seçmememle alakalı. İkincisi tartışılır tabi… 

Neticede günlerin uzamasını, ara sıra zamanın durmasını (benim haricimdekiler için) falan umuyorum. 

2 yorum:

  1. YAzdıklarını hayranlıkla okudum. Çizdiklerini aynı şekilde izledim. Kıskanmak dersem doğru ifade olmaz ama her zaman yeteneğin somut haline hayranlık duymuşumdur. Harikasın.
    Listenden kopye çekeceğim:) En üsttekini okumuştum 2.sırakadini kışa erteleyeceğim. Şu sıra yeniden klasiklere daldım.
    Okullar konusunda ne yapmalı bilemedim. Evde eğitsek gitmeseler.
    Ev kadınlığı tanımlaması başlıbaşına bir yazı konusu emeğin böyle hor görüldüğü başka bir alan olamaz diyor insan. Sanki her yerde baştacıymış gibi.

    YanıtlaSil
  2. Yorum bırakırken bile çetrefilli bir durum işte Ebru :) Çık minareye at beni, in aşşağı tut beni :)))

    YanıtlaSil